ALEVİLİK-BEKTAŞİLİK ARAŞTIRMALARI DERGİSİ
Latest Publications


TOTAL DOCUMENTS

238
(FIVE YEARS 71)

H-INDEX

1
(FIVE YEARS 1)

Published By Alevi Bektasi Kultur Enstitusu

1869-0122

Author(s):  
Prof. Dr. Ali Yaman ◽  
Doç. Dr. Mehmet Ersal ◽  
Doç. Dr. Bülent Akın

Author(s):  
Bülent Akın

11. ve 13. yüzyıllar arasında Orta Asya’dan Anadolu’ya göçlerle gelerek burayı yurt edinen Türkmen dervişler ve onlara bağlı toplulukların önemli bir çoğunluğunu tanımlamaya yönelik olarak bu toplulukların tasavvuf anlayışları ve inanç merkezli ritüel kimlikleri bağlamında Kalenderi, Cavlaki, Haydari, Vefai, Babai, Kızılbaş, Bektaşi, Rafızi, Abdal, Işık ve Torlak gibi adlandırmalar kullanılmıştır. Bu adlandırmaların çoğunu, yaşadıkları dönemde mevcut olan din ve siyaset anlayışının dışında kaldıkları ve aynı zamanda ezoterik yapıda dinî ritüellere sahip oldukları için dışarıdan tanımlanma girişimleri neticesinde alan bu topluluklar, akademik çalışmalarda da şeriat (din yasaları) bağlamında Sünni ve Şii anlayışın dışında kalmaları nedeniyle araştırmacılar tarafından “heterodoks” terimi çatısı altında tanımlanmıştır. Ancak söz konusu topluluklar için kullanılan bu adlandırmaların birbirinden farklı tarikat ya da grupları tanımlayıp tanımlamadığı hususu ise beraberinde yeni bir tartışmayı getirmiştir. Mevcut literatürde; çoğunlukla dönemin arşiv belgeleri, tarih kaynakları, menâkıbnâme türündeki eserleri ve tezkireler çerçevesinde söz konusu topluluklara mensup olmayan kimselerin kaleme aldıkları eser ve belgelerdeki tespitler üzerinden yapılan adlandırma ve tanımlamalar bağlamında değerlendirmeler yapılmış, ancak topluluk mensubu ya da topluluğa yakın kimselerin yaklaşımları göz ardı edilmiştir. Bu tespitten hareketle çalışmamızda, adı geçen heterodoks toplulukların adlandırılması hakkında bilhassa bu topluluklara mensup kimselerin eserleri göz önünde bulundurularak karşılaştırmalı bir inceleme yapılmıştır. Bu doğrultuda söz konusu toplulukların ezoterik yapısını da göz ardı etmeyen emik ve etik bir yaklaşım kullanılmış, bu çerçevede yapılan incelemelerde söz konusu toplulukların önemli bir çoğunluğunun kendilerini inançsal kimlik, tasavvufî doktrin, ritüel evreni ve adlandırma bağlamlarında birbirinden ayrı görmedikleri ve yukarıda saydığımız adlandırmalara yönelik farklılıkların önemli bir çoğunluğunun “dışarıdan tanımlama” girişimlerinin bir neticesi olduğu görülmüştür.


Author(s):  
Mustafa Arslan ◽  
Didem Gülçin Erdem Kük

Dualar, insanın aşkın bir varlığa yakarma; sığınma, af dileme, himaye talep etme, istek ve dileklerini bildirme amacıyla kurduğu kalıplaşmış sözler toplamıdır. Türk kültür evreninde duaların bireysel boyutlarının yanına, toplumsal bir boyut eklenmiş; birlikte yahut karşılıklı dualaşma geleneği gelişmiştir. Bu boyut, duaların toplu halde icra edilen ritüellerde ibadet metni olarak kullanılmalarından ve bu ritüellerde üstlendikleri işlevlerden ileri gelir. Söz konusu ritüellerde dua verme yetkisi, teolojik temsil gücü olduğu görüşü üzerinde uzlaşılan kişilerin özelindedir. Teolojik temsil gücü bulunan kimseler tarafından edilen dua, doğrudan yahut dolaylı şekilde iletilen bir talebe karşılık olarak verilir. Türk kültür evreninde, teolojik temsil gücü bulunan kişilerin yaratıcı armağanı birtakım manevi güçlerle donatıldığı görüşü hâkimdir. Yaratıcı öz kaynaklı olduğuna inanılan bu özel güçlerin toplamı, “kut” şeklinde adlandırılır. Duanın kut taşıdığına inanılan bir kimse tarafından verilmesi, inanan insanda yaratıcıya daha güçlü bir köprü ile ulaşacağı hissini doğurur. Dua veren kişinin sahip olduğu manevî güç, duada ifade edilen istek ve dileklerin yaratıcı tarafından kabul edileceği inancına kaynaklık eder. Türk kültüründe, dua verme yetkisi olan kişiler ve verdikleri dualar, tarih boyunca özel terimlerle karşılanmıştır. Ritüeli yönetme ve dua verme yetkisine sahip kimselere, “kam”, “dede”, “baba” gibi unvanlar verilmiş; onlar tarafından edilen dualar ise “alkış”, “hayırlı”, “gülbank” şeklinde adlandırılmıştır. Bu çalışmanın konusu, Türk kültüründe dua verme geleneğidir. Söz konusu geleneksel yapı, dua metinleri, icracı kadro, işlevsel boyut gibi geleneği oluşturan temel bileşenler üzerinden ele alınacak; bu sayede, mitik dönemden günümüze dua verme geleneğinin tarihsel seyri; sabit ve değişken unsurları ile birlikte aydınlatılmış olacaktır.


Author(s):  
Murat Alandağlı

Bugün Çorum’a bağlı bir ilçe olan Mecitözü, Kuzey Orta Anadolu bölgesinde yer almaktadır. Mecitözü’nün de içinde bulunduğu bölge, tarihsel olarak Hitit, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı medeniyetlerine ev sahipliği yapmıştır. Kayseri, Sivas, Tokat ve Samsun yolu güzergâhında yer alması, bölgeyi cazibe merkezi haline getirmiştir. Bölgenin bu durumu Türklerin Anadolu’ya gelişleri sırasında da etkisini hissettirir. Nitekim XI. yüzyıldan itibaren Mecitözü’nde etkin bir konar-göçer Türkmen akınına rastlanır. Bu konar-göçer Türkmen unsurlarının iskânı bazı zaviyelerin de kurulmasına zemin hazırlamıştır. Özellikle Balım Sultan, Elvan Çelebi, Şeyh Kutluca ve İlyas köylerinde zaviyeler kurulmuş, zamanla geliştirilmiştir. Bu zaviyelerden bazılarının Bektaşîler tarafından kurulduğu bilinmektedir. Haklarında ilk bilgilere tahrir defterlerinde eriştiğimiz bu zaviyeler, malî ve idarî bakımdan Osmanlı İmparatorluğu’nun sonlarına kadar varlığını devam ettirmiştir. Mecitözü havalisine ait arşivlerde tespit edebildiğimiz ilk tahrir defteri 1482 tarihlidir. Bu defterde her ne kadar nahiyenin bazı köyleri ile malikâne-divâni hisseleri yer almaktaysa da mufassal mahiyette bilgiler bulunmamaktadır. Bölgeye ait bu mahiyette bir kaynağın ancak üç yıl sonra yani 1485 yılında hazırlandığı anlaşılmaktadır. Çalışmada bahsedilen defterlerden hareketle XV. yüzyılda Mecitözü havalisinin malî, idarî, askerî ve sosyo-kültürel boyutlarıyla ortaya konulması amaçlanmaktadır. Ayrıca pek çoğunun Bektaşîler tarafından kurulduğunu bildiğimiz zaviyeler hakkında da defterde bazı önemli bilgilere temas edilmiştir. Osmanlı İmparatorluğu’nun iskân faaliyetlerinde önemli bir rol oynayan zaviyeleri Mecitözü özelinde ele almak ve zaviyelerin bölgenin iskânına ne denli katkı sunduğunu ortaya koymak oldukça önemli bir konudur. Ezcümle çalışmada ilk olarak Mecitözü’nün nüfus ve iskân yapısı, bu duruma tekke ve zaviyelerin etkisi problematiği dahilinde XV. yüzyıldaki köy, mezra sayısı, buraların tekke ve zaviyelere olan konumu ve malî, kültürel ilişkileri, iskân ya da ziraat maksatlı ilk yurt edinme gayretleri, hayat iştigalleri ile nihayet üretim ve vergilendirme politikası gibi oldukça renkli sayfalarına temas edilecektir.


Sign in / Sign up

Export Citation Format

Share Document