Sosyolojik Bağlam Dergisi
Latest Publications


TOTAL DOCUMENTS

29
(FIVE YEARS 29)

H-INDEX

0
(FIVE YEARS 0)

Published By Sosyolojik Baglam Dergisi

2757-5942

2021 ◽  
Vol 2 (3) ◽  
pp. 41-54
Author(s):  
İbrahim AKKAŞ ◽  
İbrahim AKSAKAL

Yeni bir ülkeye göç; anavatanı terk etme, ev sahibi bir ülke bulup oraya taşınma ve orada yeni bir yaşam kurma konusunda çok sayıda pratik, ekonomik ve duygusal zorlukları içeren karmaşık ve zorlu bir süreçtir. Bu zorluklar, yeni ülkeye gelmeden önce veya geldikten sonra savaş, kıtlık, yoksulluk, hastalık, mülteci kampları, sığınma talep etme, ayrımcılık vb. uygulamalara maruz kalan göçmenler için özellikle zorlu süreçler olabilir. Küreselleşme, savaşlar ve iklim değişikliği nedeniyle göç arttıkça, yerli ve göçmen nüfus arasında daha fazla etkileşim veya daha fazla çatışma yaşanacaktır. Göçmenlerin göç ettikleri yerin normlarına uyumu olarak açıklanan kültürel bütünleşme; önyargıyı azaltır, ancak ortadan kaldırmaz. Bu makale, Erzincan’da yaşayan bireylerin Afgan göçmenlere yönelik tutum ve algılarını belirlemeyi amaçlamaktadır. Örneklem seçiminde 400 kişi örneklem grubuna dahil edilerek anket uygulanmıştır. Anket yoluyla toplanan veriler SPSS.20 programında analiz edilmiştir. Çalışma sonucunda Afgan göçmenlere yönelik sosyal dışlanma ve ayrımcılığa yönelik tutumun ön plana çıktığı sonucuna ulaşılmıştır.


2021 ◽  
Vol 2 (3) ◽  
pp. 99-114
Author(s):  
Emin Baki ADAŞ ◽  
Borabay ERBAY

Teknoloji, en ilkel aletlerden karmaşık dijital teknolojilere kadar insanlık tarihinin merkezi bir bileşeni olmasına rağmen, sosyolojide çoğunlukla tali bir yerden ele alınmaktadır. Klasik sosyolojiden yakın geçmişe dek ana akım sosyolojinin teknoloji ile kurduğu ilişki çoğunlukla teknolojinin bir insan ürünü olarak ele alınması ve toplumsallığın üretiminde ve toplumsal yapının istikrar kazanmasında bir aktör olarak değil, insanın insan ile ilişkisinde bir araç olarak ele alınması şeklinde olmuştur. Teknolojinin toplumsal bir aktör olabileceği fikri çoğunlukla radikal bir düşünce olarak sosyolojinin kıyısında kalmıştır. Ancak tarihsel süreçte, özellikle yeni teknolojilerin gelişmesiyle birlikte teknolojinin bir toplumsal olgu olmasının yanında toplumsal bir ‘aktör’ olarak ele alınabileceği düşüncesi bu atfedilmiş radikallikten uzaklaşmaya başlamıştır. Her ne kadar sosyoloji alanında teknoloji üzerine yapılan çalışmalar son dönemde hız kazanmakla birlikte, sosyolojinin teknolojiye ilgisi, en azından akademik programlar içinde oldukça sınırlı bir düzeyde kalmıştır. Bu çalışma sosyolojinin teknoloji ile olan ilişkisinin kuramsal ve tarihsel bir izleğini çıkarmak ve teknolojinin aslında sosyolojinin kuruluşundan itibaren merkezi bir rolde olduğunu görünür kılmayı amaçlamaktadır.


2021 ◽  
Vol 2 (3) ◽  
pp. 55-71
Author(s):  
Mustafa ÇOBAN ◽  
Afsun Ezel ESATOĞLU

Bakım hizmetlerine olan gereksinimin artması ile birlikte evde bakım hizmetlerine olan talebi artmıştır. Bu çalışmada evde bakım sistemini bakım sigortası ile bütünleştiren ve Türkiye Cumhuriyeti kökenli kişilerin Türkiye dışında en fazla yaşadığı ülke olan Almanya ile Türkiye’deki evde bakım hizmetleri incelenmiştir. Araştırma, Almanya (n=10) ve Türkiye’de (n=13) evde bakım hizmetleri yöneticileriyle yarı yapılandırılmış görüşme formu kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Almanya’daki görüşmeciler, evde bakım hizmetlerinin sunumunda pazarlama sürecinde yoğun bir rekabetin yaşandığını, bakım planları ve standartları uygulamanın güçlüğü, sigorta şirketlerinin maliyetleri düşürmek odaklı yaklaşım içerisinde olduklarını, denetim sürecinde bürokratik işlemlere odaklanıldığını belirtmişlerdir. Türkiye’de, sağlık ve sosyal bakım uygulamalarının farklı kurumlar tarafından yönetilmesi, evde bakım hizmetlerinin de denetim eksikliği, haksız rekabeti düzenleyici uygulamaların yetersiz olması temel sorunlar olarak belirtilmiştir. Türkiye evde bakım hizmetlerinin tanımı, kapsamı gibi birçok konuda uzlaşım bulunmazken Almanya’da bu bir sorun olarak yer almamıştır.


2021 ◽  
Vol 2 (3) ◽  
pp. 72-86
Author(s):  
Figen KANBİR

Yavaşlık hareketi küresel kültürün dayattığı hızın karşısında yerel kültürel özelliklerin korunması için oluşturulmuş bir alternatiftir. Yavaşlık hareketi yavaş yemek, yavaş ticaret, yavaş turizm, yavaş şehir, yavaş ekonomi gibi farklı bakış açılarını içermektedir. Çalışma küresel kültürün ve hızın tüm etkilerini üzerinde taşımayan Siirt’in Tillo ilçesine odaklanmıştır. Tillo’nun yavaş şehir kapsamında değerlendirilmesi yönünde bir öneri sunulmuştur. Çalışma nitel araştırma tekniklerinden derinlemesine mülakatla gerçekleştirilmiştir. Yavaş şehir hareketinin belediyelerden halka doğru olduğu dikkate alınarak ilçe yöneticilerinin (Tillo Belediyesi’nden belediye başkanı, bir memur, peyzaj mimarı, çevre ve inşaat mühendisleri; Tillo Kaymakamlığı’nda bir memur; ilçe nüfus ve mal müdürleri) bu konudaki görüşleri incelenmiştir. Tillo nüfusunun azlığı, ulaşımın kolaylığı, tarihi geçmişi, inanç turizmi, atıkların yeniden kullanımına yönelik projeleri, yöresel yiyecekleri, doğal taşların bina yapımında kullanımı gibi özelliklerle yavaş şehir kriterlerine uygun bir örnek görünümdedir. Araştırma sonuçlarına göre, katılımcıların bazılarının yavaşlık hareketi ve yavaş şehir hakkında bilgi sahibi olduğu saptanmıştır. Tillo’nun ekonomik, sosyal ve kültürel özelliklerinin yavaş şehir kıstaslarına uygun nitelikler taşıdığı bulgulanmıştır.


2021 ◽  
Vol 2 (3) ◽  
pp. 87-98
Author(s):  
Rukiye GEÇER

Sosyoloji literatüründe sözü geçen “yeni insan” tanımlamasını anlama isteği, bu makalenin hikâyesini temsil eder. Tanımlamanın bağlamına yönelik geniş muhteva göz önünde bulundurulursa, bir sınırlandırma yapma zorunluluğu hâsıl olur. Bu sınırlandırmanın Byung-Chul Han tarafından öne sürülen “yeni budala” tiplemesi üzerinden yapılması çalışma için önem arz eder. “Yeni budala” derken neyin kastedildiği, kimlerin bu tipleştirmenin sınırlarına dâhil olduğu söz konusu olduğunda tüketim kavramı karşımıza çıkar. İsteklerin tatminine yönelik bir olgu olarak ele alınan tüketimin bireyin günlük yaşamını hangi ölçülerde etkilediği, nerelere kadar sindiği göz önünde bulundurularak, tüketim öznesinin aktörel varlığı çalışmanın gelişme aşamasını oluşturur. Bu bağlamda; yeni insanı temsil eden, -Byung-Chul Han tarafından da öne sürülen- başarı ve performansa odaklı geç modern özne, tipleştirmenin muhayyel yapısını şekillendirecektir. Tüketim öznesinin “isteyen” bir varlık olması, bu istemeyi “absürt olan” üzerinden gerçekleştirmesi makalenin yönettiği insanın hangi insan olduğu konusunda ipucu verir. Hassaten “isteyen” bir varlık olan tüketim öznesine değer atfetmemizi sağlayan eylemler ve bu eylemleri yöneten gücün “absürt olanı isteyen yeni budala” için nasıl bir anlam ihtiva ettiği söz konusu ipucunu açmamız için önemlidir. Bu anlamda tüketim, insan ve özne ilişkisinin pratiklere yansıyan boyutunu anlayabilmek adına; eylem ve iktidar kavramlarına ayrıca yer verilmiştir. Sonuç olarak bu makalenin hedefi; tüketici olmanın derin anlamlarına bir de Byung-Chul Han’ın kavramları ile bakmak şeklinde düşünülmelidir.


2021 ◽  
Vol 2 (3) ◽  
pp. 1-13
Author(s):  
Hamza KURTKAPAN ◽  
Murat ŞENTÜRK

Yerinde yaşlanma, alışılan çevrede olabildiğince uzun süre yaşamını sürdürerek yaşlanmayı ifade etmektedir. Kentleşme süreci dolaylı biçimde yaşlıların yerinde yaşlanmalarını zorlaştırmaktadır. Kentsel alanlarda yerinde yaşlanmanın sürekliliği için bu sürecin yaşlılar için ortaya çıkardığı olumsuzlukları tespit edilmesi gerekmektedir. Yerinde yaşlanmanın gerçekleşebilmesi için yerel yönetimlerin ailenin yaşlılara yönelik bazı sorumluluklarını paylaşması gerekmektedir. Bu çalışmada, İstanbul’da ilçe yerel yönetim hizmetlerinin yerinde yaşlanma sürecine ne tür bir katkı sağladığını ortaya çıkarmak amaçlanmaktadır. Nitel araştırma desenlerinden fenomenoloji nitel araştırma deseni kullanılarak, yerel yönetim aktörleriyle 30 adet yarı yapılandırılmış görüşme yapılmıştır. Veriler betimsel analiz tekniği kullanılarak analiz edilmiştir. Yerel yönetimlerin yaşlılara yönelik hizmetler aracılığıyla ailenin yaşlılara yönelik bazı sorumluklarının paylaşılması yerinde yaşlanma sürecine olumlu katkı yaptığı söylenebilir. Araştırmada yerel yönetimlerin yalnız yaşayan yaşlıların ya da aile ve akrabalarıyla kalan yaşlıların bazı temel ihtiyaçlarını destekleme noktasında kritik bir role sahip olabilecekleri sonucuna ulaşılmıştır. Kentlerde yerel yönetimlerin yaşlı kişisel bakım ve sağlık hizmetleri, evlere sıcak yemek servisi gibi faaliyetlerinin yerinde yaşlanmayı kolaylaştıracağı söylenebilir. Bu hizmetler yaşlıların sosyal ve fiziksel çevrelerinde kopmadan yaşlanmalarına yardımcı olacaktır. Yaşlılara yönelik hizmetlerin güvenilir kaynaklar tarafından sunulması yaşlıların huzurlu, sağlıklı şekilde yaşlanabilmelerine hizmet edebilir. Bu çerçevede kamusal boyuta sahip yerel yönetimlerin yaşlı ve yaşlı aileleri ile iş birliği içerisinde yaşlılara sunacağı hizmetler yaşlıların kendilerini daha güvende ve mutlu hissetmelerini sağlayacaktır. Yaşlanma sürecinin ortaya çıkardığı dezavantajlara bağlı biçimde olarak geleneksel anlamda aile bireylerinin üstlendikleri yaşlı bakımı sorumluluklarının önemli bir kısmının yerel yönetimlerce paylaşılması gerekmektedir.


2021 ◽  
Vol 2 (3) ◽  
pp. 14-40
Author(s):  
Fatıma DOĞAN ◽  
Serdar ÜNAL

Türkiye’de Suriyeli göçmenlerin artık misafirlik statüsünden çıkarak yerleşik hale gelmeleriyle birlikte ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda meydana gelen yerliler açısından olumsuz yöndeki değişimler gündelik hayatı etkileyen temel meseleler olarak ortaya çıkmaktadır. Gündelik hayatın farklı alanlarında meydana gelen değişim ve dönüşümler yerli halk ile yabancı arasındaki gündelik iletişim ve etkileşimi biçimlendiren temel belirleyiciler olarak karşımıza çıkmaktadır. Dolayısıyla, bu çalışmada Türkiye’de Suriyeli göçmenlerin yoğun olarak yaşadıkları sınır bölgelerinden biri olan Mardin ilinde göçmenlerin gelişi ve yerleşik hale gelmeleriyle birlikte ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda meydana gelen değişimler ve onlara yönelik ayrımcı, dışlayıcı ve ötekileştirici söylem ve eylemlerin meşrulaştırıcı kaynaklarının tespit edilmesi amaçlanmıştır. Araştırmada nitel yöntem bağlamında derinlemesine görüşme tekniği kullanılmıştır. Bu yönde, Mardin’in kent merkezi ve Kızıltepe ilçesinde yaşayan yerli halktan 36 katılımcı ile derinlemesine görüşmeler yapılmıştır. Suriyeli göçmenlere yönelik ayrımcı, dışlayıcı ve ötekileştirici söylem ve eylemlerin meşrulaştırıcı kaynakları oluşturulan farklı kategoriler temelinde izah edilmeye çalışılmıştır. Bulgulara göre, uzun bir süredir artık Türkiye’de kalıcı hale gelen yabancı göçmenler yerli halk tarafından çoğunlukla düzen bozan ve daha da fazla bozma potansiyeline sahip tehlikeli dış gruplar olarak algılanmaktadır. Bu çerçevede, düzen bozucu, keyif düşkünü, tembel, vefasız, toprağını savunmayan aciz, istilacı ve işgalci olarak öteki kategorisine yerleştirilen ve günah keçisi ilan edilen göçmenlere yönelik toplumda ortaya çıkan damgalayıcı, ayrımcı, dışlayıcı söylem ve eylemler meşrulaştırılmaktadır.


2021 ◽  
Vol 2 (2) ◽  
Author(s):  
Ümmü BULUT KESKİN

Her göç dalgasının karşıt bir göç dalgası ile sonuçlanma ihtimalinin olduğu, içinde bulunduğumuz göçler çağında, tersine göç olgusunu sosyolojik temelde ele almak elzemdir. Yabancı literatürde, 1880’lerde sadece fikir olarak öne sürülen, 1970’li yıllarda tartışılmaya başlanan tersine göç bugün çok farklı boyutlara ulaşmıştır. Yerli literatürde tersine göç konusunda sosyolojik çalışmalar 1970’li yıllarda başlamıştır. Bu çalışmaların sayısında ancak 2000’li yıllarda artış yaşanmıştır. Tersine göçün her göç türünde yaşanma olasılığı olmakla birlikte her tersine göç kendine özgü dinamikleri ekseninde gerçekleşmektedir. Bu çalışmada Almanya’dan Iğdır’a geri dönüş yapanların göç süreçleri ve geri dönüşlerinin altında yatan dinamikler anlaşılmaya ve açıklanmaya çalışılmıştır. Iğdır’daki tersine göç süreci ve bu sürecin altında yatan dinamiklerin sosyolojik çerçevede değerlendirildiği söz konusu çalışma alan araştırmasına dayanmaktadır. Iğdır’da yürütülen bu çalışmada nitel araştırma deseni benimsenmiştir. Almanya’dan Iğdır’a kesin dönüş yapan kişilere yarı yapılandırılmış mülakat tekniği uygulanmıştır. Göçmenlerin tersine göç deneyimlerinden yola çıkılarak dış göçte tersine göç süreci ve tersine göçün altında yatan dinamikler irdelenmiştir. Haziran ve Mayıs 2021 aylarında yapılan görüşmeler sonucunda elde edilen veriler deşifre edilerek kategoriler oluşturulmuştur. Bu kategorilere bağlı olarak yorumlamalar, analizler yapılmış ve Almanya’dan Iğdır’a geri dönüş süreci ve bu sürecin altında yatan temel dinamikler değerlendirilmiştir. Araştırma sonuçlarına göre ilk göçten (dış göç) önce geri dönüşe ilişkin niyetler ve kararlar; göç sonrası gidilen ülkede uyumsuzluk, dışlanma, ayrımcılık gibi sorunlar; göçmenlerin geldikleri yerlerle bağlarının devam etmesi, yatırımlarını anavatanlarına yapmaları Almanya'dan Iğdır'a yerleşen göçmenlerin geri dönüşlerinde etkili olmuştur.


2021 ◽  
Vol 2 (2) ◽  
pp. 1-17
Author(s):  
Muharrem Burak ÖNEMLİ

The primary purpose of this study is to evaluate and compare the relative effects of different developmental dimensions on happiness. However, such an attempt requires an approach that divides the phenomenon of development into building blocks. In this respect, this study focuses on the dimensions of economic prosperity, good governance, education, health, the sustainable environment, gender equality, trade and financial flows, and mobility. Following the general trend in the literature, the relations between the country's average happiness levels calculated from microdata and the development indicators compiled from the World Bank data were analyzed using the least-squares method. In this analysis, Box-Cox transformation was used to ensure that the dependent variable, the average happiness levels, showed normal distribution. Our study reveals that all dimensions have the expected effects on happiness. However, the economic prosperity, sustainable environment, and government efficiency dimensions create the top three blocks of development that have the most significant impact on life satisfaction, respectively. On the other hand, the effects of the remaining aspects on happiness seem relatively minor. Additionally, handling the reflection of the mobility dimension on happiness deserves special treatment since the association between net migration and happiness is most likely tend to indicate a reverse causality, unlike the migration stock and life satisfaction relation.


2021 ◽  
Vol 2 (2) ◽  
pp. 18-33
Author(s):  
Fatma TUNÇTAN

Muhafazakâr kadının gündelik yaşam pratiklerine odaklanan bu çalışma, gündelik yaşamın “muhafazakâr kadın” tanımlamasını ne şekilde yönlendirdiğini farklı açılardan ele almaktadır. Çalışmada muhafazakâr olarak nitelendirilebilen kadınların gündelik yaşam pratikleri ele alınarak muhafazakâr kadına atfedilen kimliksel ögelerin anlaşılması amaçlanmaktadır. Bu açıdan gündelik yaşam ilişkilerinde muhafazakârlığın kadınlar dünyasında sınırlandırıcı bir kimlik sunup sunmadığı da çalışmada önemli görülmektedir. Araştırma nitel olarak tasarlanmıştır. Kadınların kendi yaşam deneyimlerini derinlemesine analiz etmede bu yöntemin işlevsel olduğu düşünülmektedir. Bu bağlamda muhafazakâr olarak bilinen Konya İlinde yarı yapılandırılmış mülakat tekniği kullanılarak 20 görüşmeciyle yapılan derinlemesine mülakat ve nitel araştırmalarda kullanılan katılımsız gözlem tekniği ile veriler elde edilmiştir. Görüşme bulguları; muhafazakârlığı tanımlama güçlüğü, muhafazakâr rutinler, sosyal dünya ve boş zaman pratikleri, geçmiş ve nostaljiye bakış, tüketim pratikleri, güzellik mottoları temaları çerçevesinde analiz edilmiştir. Görüşmeler sonunda elde edilen veriler ile muhafazakâr kadının yaşam tarzı ortaya konulmaya çalışılmıştır. Sonuçta, farklı açılardan ele alınan muhafazakâr kadınların gündelik yaşam deneyimleri daha çok “orta halli” yaşam tasavvuru geliştirmeye müsait bir profil olarak öne çıkmasına imkân tanımıştır.


Sign in / Sign up

Export Citation Format

Share Document