Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi
Latest Publications


TOTAL DOCUMENTS

190
(FIVE YEARS 55)

H-INDEX

4
(FIVE YEARS 0)

Published By Ankara University Graduate School Of Social Sciences

2148-3434

2021 ◽  
Vol 12 (1) ◽  
pp. 13
Author(s):  
Ayberk KURTGEL

Türkçede eylem köklerine biçimlenerek onlara emir, rica, yalvarma, istek, sabırsızlık ve öneri gibi anlamlar yükleyen -sAn/- nIz-A biçimbirimi vardır. Yaptığımız ilk araştırmalar bize “- sA”nın, dilek veya şart bildiren biçimbirim; “-n/-nIz”ın ise 2.tekil/çoğul kişi uyumuna girmiş ek işlevindeki biçimbirimler olduğunu düşündürmüştür. “-A” ise seslenme edatı olarak değerlendirilmiştir. Ancak detaylı literatür taramaları sonucunda “-sA-n/-nIz-A”nın, kaynaşık (clitic) işlevli biçimbirim olarak çözümlendiği de görülmüştür. Yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde bu çalışmanın amacı, -sAn/- nIz-A biçimbiriminin, ek olarak mı yoksa kaynaşık olarak mı çözümlenmesi gerektiğini saptamaktır. (1) ve (2)'de verilen örnekler üzerinden oluşturulan araştırma soruları şunlardır: (1) Bu akşam bize yemeğe gel-se-n-e. (2) Sus-sa-nız-a. a) -sA-n/-nız-A yapısı içindeki -sA biçimbirimi, dilek-şart kipi kategorilerinden hangisine aittir? b) Eğer “-sA”nın ve “-A”nın kaynaşık olduğu düşünülürse, - n/-nIz eylemcil kişi uyumları, ek görevini üstlenebilir mi? Davranışsal gözlem tekniğiyle gerçekleştirilen bu araştırmanın yöntemi, (1) ve (2)'de verilen örneklerin kullanıldığı Ertelenmiş Ekleştirme (Ing. Suspended Affixation) ölçeği çerçevesinde oluşturulmuştur. Elde edilen bulgular sonucunda “-sA”nın sonsuz hece (non-terminal) olduğu ve k paradigması kişi uyumundaki –n/-nIz ile sözcük oluşumunu tamamladığı için ek görevi gördüğü saptanmıştır. -A seslenme ilgecinin de bu ek yapısına dahil olduğu kanısına varılmıştır.


2021 ◽  
Vol 12 (1) ◽  
pp. 153
Author(s):  
Saffet TEMEL ◽  
Cem ANGIN ◽  
Barış ÖVGÜN

Türkiye'de sosyal güvenlik sisteminin zamanla bütçeyeekonomiye olan etkilerinin artması, kurumsal açıdan aşırı parçalı bir hal alması ve mevzuat yönünden giderek karmaşıklaşması gibi nedenlerle reforma ihtiyacı olduğu ileri sürülmüş ve bu kapsamda ilk reform hamlesi 1999 yılında 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu ile gerçekleştirilmiştir. Ancak daha geniş bir reform çalışması 2006 yılı ve sonrasında çıkarılan 5510 ve 5502 sayılı kanunlarla gerçekleştirilmiştir. Sosyal güvenlik reformu sağlık, emeklilik, bütçeye etki, sosyal güvence, bölüşüm ilişkileri gibi çok çeşitli açılardan ele alınabilecek oldukça geniş kapsamlı bir reform hamlesidir. Bu nedenle bu çalışmada reformun kapsamı sınırlandırılarak sosyal güvenlik reformunun nasıl bir “kadın” portresi çizdiği, kadına ve kadın emeğine bakış açısının nasıl olduğu, kadını toplumda nasıl ve nerede konumlandırdığı ortaya koyulacaktır. Bu kapsamda çalışmada Türkiye'de sosyal güvenlik reformunun politika transferi yoluyla neoliberal yönelimlere göre gerçekleştirildiği ve bu dönüşüm içerisine kadın emeğinin sosyal güvenlik kapsamına çok dar bir şekilde dahil edildiği ileri sürülmüştür.


2021 ◽  
Vol 12 (1) ◽  
pp. 199
Author(s):  
Z. Kenan BİLİCİ ◽  
Sema BİLİCİ
Keyword(s):  

Kayseri'nin Gesi beldesinde ve Kayabağ mahallesi sınırları dahilindeki Değirmendere Vadisi'nde yer alan ve güvercinlik olarak bilinen bina örnekleri, özgün bir vadi topoğrafyası ile kaya formasyonlarının arasına dağılarak doğal ortamla bütünleşmiş fizikî görünümleriyle, olağanüstü ilgi çekici bir tarımsal ticaret yapısı grubu oluşturmaktadırlar. İçinde yer aldığı vadiye âdeta bir hayalet şehir görünümü kazandıran yapıların neredeyse tamamı, giderek işlevlerini yitirmelerinin ardından, zamanla az ya da çok tahribata uğramakla birlikte, mimari karakterleri ve kimi işlevsel/dekoratif elemanlarıyla in-situ olarak korunarak günümüze ulaşabilmişlerdir. Bu bağlamda, zamanla yıkılarak ortadan kalkan ya da eksilen duvar ya da strüktürel elemanlarının, restitüsyon projeleri hazırlanarak, plastik tamamlamalar da içeren tarihselci bir yaklaşımla özgün formlarına kavuşturulmaları mümkün ve elzemdir. Değirmendere Vadisi'nin pitoresk görünüme sahip doğal ortamında ve âdeta fantastik bir açık hava heykel sergisi izlenimi yaratan olağanüstü siluetleriyle topografyanın eğim çizgilerine anlamlı bir şekilde dağılmış agro-arkeolojik nitelikteki bu tür pastoral ve ekolojik yapıların, sürdürülebilir ve kontrollü bir turizm planlaması dahilinde değerlendirilerek, bütün vadinin, sınırları belirlenmiş (protection zone) çağdaş koruma-kullanma ilkeleri çerçevesinde işlevlendirilmesi, sadece doğal hayat ve yapıların/yapı kültürünün korunması ve tanıtılmasını sağlamakla kalmayacak; hiç kuşkusuz, yöre insanını, bu gelişmenin merkezi konumuna getirecek yeni bir ekonomik canlanma modeli ve pazarın geliştirilmesine de imkân tanıyacaktır. Bu bağlamda, ülkemizin kültür tarihinin bir parçasını oluşturan bu ilgi çekici yapı grubunun canlandırılmasına yönelik her türlü planlama ve uygulama aşamalarında, doğal hayatın “turizme rağmen” korunması ve bu sessiz doğa parçasında insan ögesinin ısrarla pasif bir izleyici konumunda tutulması şarttır.


2021 ◽  
Vol 12 (1) ◽  
pp. 94
Author(s):  
Hande BAKAN AKTAŞ ◽  
Sıla AY

Yabancı dil öğretiminde okuma-anlama becerisine katkı sağlaması için özgün metinler, temel ve orta düzeydeki öğrencilere yönelik uygun sözvarlığı ve sözdizimi çerçevesinde sadeleştirilmektedir. Bu çalışmada, özgün bir metni sadeleştirmenin sözvarlığına ve sözdizimine uygunluktan çok daha fazlası olduğu düşünülmektedir. Bu bakımdan sadeleştirme sürecinde, özgün metinde var olan sözcüksel- dilbilgisel bağlaşıklık (cohesion) ve bağdaşıklık (coherence) görünümleriyle paralel çizgide ilerlemek, özgün metne olabildiğince en yakın sadeleştirmeyi gerçekleştirmek adına önemlidir. Bu nedenle, metin sadeleştirme işlemi sadece söz varlığını dil düzeyine uyarlama veya tümceleri kısaltma işi olarak görülmemeli, metinsellikle ilişkili bağlaşıklık ve bağdaşıklık ölçütleri çerçevesinde hareket edilmelidir. Çalışmada söz konusu kavramlar dikkate alınarak metin sadeleştirmenin nasıl yapılabileceğine ilişkin öneride bulunmak amaçlanmıştır. Bu yaklaşımla yapılacak sadeleştirmenin özgün metne uygun ve bilimsel bir nitelikte olacağı düşünülmektedir.


2021 ◽  
Vol 12 (1) ◽  
pp. 50
Author(s):  
Funda ÇOBAN

21. yüzyıl kimi iktisadi, siyasi ve toplumsal krizlere gebe olduğu gibi insanlık ve dünya için çok daha büyük bir tehdit olarak ekolojik krizle de karşı karşıyadır. Bu krizin atlatılması için bilim insanları çeşitli teknik ve uzmanlık gerektiren çalışmalar yapmaktadır. Oysa, krizin kökeni çok daha temelde, politik bir zeminde tartışılmalıdır. Bu makale bu savdan hareketle, ilk olarak gölgeli olarak nitelendirdiği çağdaş liberal demokrasinin temel dayanaklarını toplumsal ve siyasal yönden eleştirel olarak incelemektedir. Gölgeli demokrasilerin kavramsal ve fonksiyonel bir kriz içinde olduğunu göstermektedir. Bu suretle de çalışma, ekolojik kriz ile gölgeli demokrasi anlayışı arasında ilişkiler kurmaktadır. En nihayetinde çalışma Murray Bookchin'in toplumsal ekoloji kuramı perspektifinde gölgeli demokrasiden ideal bir demokrasiye geçiş için gerekli anlayış değişimine vurgu yapmaktadır.


2021 ◽  
Vol 12 (1) ◽  
pp. 42
Author(s):  
Fikriye GÜNDÜZ

Görünüş, eylemlerin bitmişlik-bitmemişlik zıtlığına dayanan zaman ve kılınış kategorileriyle sıklıkla karıştırılan bir kategoridir. Türkiye Türkçesinde görünüş kategorisine geleneksel dilbilgisi kitaplarının bazılarında yer verilmediği, bazılarında ise kısaca değinildiği görülmektedir. Alan yazındaki bu eksikliğin fark edilmesi ile görünüş kategorisi incelemelerinin arttığı söylenebilir. Bu çalışmada, Türkiye Türkçesinde görünüş (aspect) kategorisi incelemelerinde kullanılan üç yaklaşım olduğu tespit edilmiş ve söz konusu yaklaşımların özelliklerine değinilmiştir. Bahsi geçen yaklaşımlardan ilki Uzun (1998)'a aittir. Uzun, Türkiye Türkçesinde görünüş kategorisini tek ek-tek işlev ilkesine göre incelemiştir. Uzun (1998)'a göre eklemeli bir dil olan Türkiye Türkçesinde eklerin ancak bir işlevi olabilir. Türkiye Türkçesinde görünüş kategorisi üzerine yapılan çalışmalarda karşılaşılan ikinci yaklaşım Johanson (1971, 1994)'a aittir. Johanson'un görünüş yaklaşımı zaman ve görünüş kategorileriyle ilişkili olup aspektotempora olarak adlandırılmıştır. Üçüncü yaklaşım olan Smith'in geliştirdiği görünüş kuramı, iki bileşenli olup görünüş ve kılınış kategorilerini beraber değerlendirmektedir. Smith'e göre bir eylem bitmiş (perfective), bitmemiş (imperfective) ve yansız (neutral) olmak üzere üç şekilde görülebilir (Smith 1997). Çalışmada nitel araştırma deseni kullanılmış olup çalışmanın verileri doküman incelemesi yoluyla elde edilmiştir. Çalışmanın sonucunda alan yazında kullanılan üç yaklaşımdan Türkiye Türkçesinin yapısına daha uygun olan yaklaşımın Uzun (1998)'un yaklaşımı olabileceği sonucu elde edilmiştir.


2021 ◽  
Vol 12 (1) ◽  
pp. 2
Author(s):  
Ali Ertuğrul KÜPELİ ◽  
Meliha YILMAZ

Günümüz sanat anlayışı 21. yüzyılın getirmiş olduğu yenilikler doğrultusunda sürekli olarak değişmekte ve geçmişe nazaran anlaşılması daha güç bir hale gelmektedir. Ortaya çıkan bu yeni sanat dili karşısında sanat eğitimi de çağın gerekliliklerini karşılayacak bir arayışla günden güne kendisini yenilenmekte, yeni eğitim yöntemleri ve yaklaşımları ile kendisini donatmaktadır. Araştırma bu düşünceden hareketle sanat eğitimi alan lisans öğrencilerinin güncel sanat yaratım süreçlerinde sanatçı günlükleri tutarak günümüz sanatına dahil olmaları, özgün eserler ortaya çıkarabilmeleri, güncel sanat eserlerine ilişkin görsel okur yazarlıklarını geliştirebilmeleri ve derse yönelik tutumlarını ortaya çıkarmak ve değerlendirmek amacı ile oluşturulmuştur. Araştırmanın katılımcıları 2016-2017 eğitimöğretim yılının bahar döneminde Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü Resim-iş Eğitimi Anabilim Dalı 4. Sınıf “Seçmeli IV (Deneysel Atölye II) ” dersini alan toplam 9 kişilik bir grup öğrenci ve dersi yürüten araştırmacın ile gerçekleştirilmiştir. Bu araştırma nitel araştırma modellerinden eylem araştırması deseni ile tasarlanmıştır. Kişisel bilgi formları, yarı yapılandırılmış öğrenci görüşme formları, araştırmacı günlükleri, öğrenci günlükleri ve öğrencilerin sanatçı günlüklerinden elde edilen veriler içerik analizi tekniği kullanılarak çözümlenmiştir. Araştırma kapsamında elde edilen önemli sonuçlardan bazıları şu şekilde sıralanabilir: Öğrenciler, güncel sanat yaratım sürecinde beden temalı sanatçı günlüğü kullanarak farklı malzemeleri bir arada kullanma fırsatını yakalamışlar, özgünlüğün desteklenerek yaratıcılıklarının ortaya çıkarıldığı ve bilginin farklı alanlara transfer edip kalıcılığının sağlandığı bir ders süreci yaşamışlardır. Ayrıca öğrenciler, etkinlik kapsamında alışkanlık edindikleri sanatçı günlüğü uygulamasını gelecekte ki yaşantılarında da uygulama isteklerini dile getirmişlerdir.


2021 ◽  
Vol 12 (1) ◽  
pp. 23
Author(s):  
Buket Selin ŞENER

Yabancı dil öğretiminin tarihine bakıldığında, farklı ilkelere dayanan pek çok kuramın ortaya çıktığı görülmektedir. Verilen çabaya rağmen yabancı dil öğretiminde nihai hedeflere ulaşılmadığı düşüncesi araştırmacılar tarafından kabul görmektedir. Son zamanlarda, bilişsel dilbilim uygulamalarının yabancı dil öğretimine yönlendirilmesiyle bu sorunların çözümlenebileceği düşünülmektedir. Bu çalışmada, yabancı dil öğretiminde bilişsel dilbilim ele alınmış ve bilişsel dilbilim ilke ve kuramlarına yönelik yapılan çalışmalar hakkında bilgi verilmiştir.


2021 ◽  
Vol 12 (1) ◽  
pp. 174
Author(s):  
Umut BAYAR ◽  
Sait Emre ÇİFTÇİ
Keyword(s):  

İzmir Haçlı Seferi, Haçlıların 1291'de Akka'yı kaybetmesinden sonra düzenlediği Haçlı harekâtları arasında en etkilisidir. Bu sefer sayesinde Aşağı İzmir adı verilen Liman Kale 1402'ye kadar Hristiyanların elinde kalmıştır. XIV. yüzyılda Türk denizci Ghazileri Ege Denizi'ndeki pek çok yerde akınlarda bulunmuştu. Önce Menteşe Beyliği'yle başlayan bu faaliyetler XIV. yüzyılın ikinci çeyreğinde Aydın Beyliği'yle devam etmiştir. Bu beylikte en kuvvetli lider olarak ön plana çıkan Aydınoğlu Umur Bey'in etkinlikleri Papalık dâhil Akdeniz'de bulunan Katolik güçlerinin tepkisi çekmiştir. Bu nedenle ona karşı harekete geçmekte gecikmediler. Avignon Papaları İzmir'de Haçlı egemenliği için özel bir çaba harcamışlardır. Kıbrıs Krallığı, Venedik ve Papalık donanmaları hep birlikte Umur Bey'e karşı mücadele ettiler. İki aşamalı olan İzmir Haçlı Seferi'nin birinci aşaması başarıyla sonuçlansa da ikinci aşaması sonuçsuz neticelenmiştir. Bu tarihten sonra Hospitalye şövalyeleri ile Kıbrıs Krallığı başarıyla sonuçlanan 1365 tarihli İskenderiye Haçlı Seferine katıldılar. Pek çok girişime rağmen ilerleyen yıllarda bütün Hristiyan âlemi doğuda yükselen yeni Osmanlı tehdidiyle baş başa kalacaktır.


2021 ◽  
Vol 12 (1) ◽  
pp. 132
Author(s):  
Nurcan AKBAŞ ◽  
Bahar TANER

Yönetimin geçmişi insanlık tarihinin başlangıcına kadar uzanır. Evrenin nasıl ve hangi şartlarda oluştuğu, insanı nasıl etkilediği, insanın ortaya çıkışı ile ilgili koşulların açıklanması önemlidir. Bu kronolojik çalışmada varoluştaki algı ve değişim, evrenin oluşumu, insanlık tarihinin başlangıcına kadar uzanan kökler ve yönetsel düşüncenin oluşumuna yer verilmiştir. İnsanlığın köklerinin ve yönetimin köklerinin gelecekteki evrime ışık tutması beklenmektedir. Nereden gelindiğinin bilinmesi, algı ve değişimin yönetimi nasıl etkilediğini ortaya çıkaracaktır. Böylece daha iyi ve çoğulcu bir yönetim anlayışının gelişmesi mümkün olabilir. Günümüzde şirketlerin, kurumların ve sosyal ilişkilerin daha iyi yönetilmesine, geçmişteki yanlışların düzeltilmesini ve tekrarlanmamasını sağlayacak örgütlenmelere ve stratejilere duyulan ihtiyaç oldukça yüksek düzeydedir. Yönetimin köklerinin kronolojik bir yaklaşımla ele alındığı çalışmada dünyada yaşanan kaos ortamında etkili olabilecek bir yönetim anlayışının ip uçlarına yönelik değerlendirmeler yer almıştır. Kronolojik açıklamalarda insanlık tarihindeki yönetim yapılanmaları ve varoluştaki algının nasıl değiştiği yer almıştır. Yeryüzündeki yaşamın ilk aşamasında anne ve çocuklardan oluşan aile yapısında baba yoktur ve kadın eril cins olmaksızın kendi kendine üreyen bir yaşamın tek temsilcisidir. Doğal seçilim ve evrimleşmenin şekillendirdiği ilk insan topluluklarında, varoluş algısının doğallığını yansıtan kadın egemenliğindeki yönetim yapıları mevcuttur. Sabanın icat edilmesi, toplumsal mülkiyetten bireysel mülkiyete geçiş, yazılı tarih, devlet ve din ile yönetim yapıları yapay bir yolla değişime uğratılmıştır. Bu değişim, kadınları toplumdan dışlayan erkek egemenliğindeki patriyarkal yönetim örgütlenmelerini ortaya çıkartmıştır. Günümüzde erkek egemenliğinin ideolojik, toplumsal ve politik gücü temelden sarsılmaya başlamıştır. Bu çalışma ile sosyal yaşam ve doğadaki biyolojik yaşam arasındaki ilişkinin ortaya çıkarılması, daha iyi bir sosyal yaşam organizasyonu ve yönetimine yönelik önerilerde bulunulması amaçlanmıştır. Kadınların doğal yaratıcı, yönlendiren ve yöneten gücünün öne çıktığı bir yönetim değişimi, tüm eşitsizliklerden arınan bir toplum, örgütlenme ve daha mutlu bir gelecek umudu vermektedir.


Sign in / Sign up

Export Citation Format

Share Document