AJIT-e Online Academic Journal of Information Technology
Latest Publications


TOTAL DOCUMENTS

297
(FIVE YEARS 71)

H-INDEX

4
(FIVE YEARS 0)

Published By Ajit-E Academic Journal Of Information Technology

1309-1581, 1309-1581

2021 ◽  
Vol 32 (47) ◽  
pp. 12-31
Author(s):  
Ahmet ÇETİNKAYA ◽  
Ali Murat KIRIK ◽  
Uğur GÜNDÜZ

This study examines the relationship of fear of missing out (FOMO) with heavy social networking among Turkish university students (aged 17 - 55). Factor analysis of FOMO scale led us to evaluate the construct under two dimensions as (1) fear of missing experience and (2) fear of missing activity. The results revealed that fear of missing activity increases social media intrusion while fear of missing experience is found to have no significant effect. The reverse relationship is also valid: an urge to use social media predicts fear of missing out (activity and experience). Fear of missing experience is associated with problematic social media use (PSMU) and a high desire to use social media.


2021 ◽  
Vol 32 (47) ◽  
pp. 32-47
Author(s):  
Merve ÇERÇİ

İndirim yapmak, yapılan indirimleri hedef kitleye duyurmak için sıklıkla reklam yapmak kimi zaman markaların beklentilerinin aksine müşterilerinde sinik tutum gibi olumsuz yönde duygulara yol açabilir. Markalar müşterileri tarafından şu an için tercih sebebi olsalar bile bu durum uzun vadede marka boykotu, yıkıcı tüketici davranışları gibi sonuçlar doğurabilir. Bu çalışmanın amacı en çok indirim günü reklamı yaptığı düşünülen Trendyol ve Çiçek Sepeti markalarına yönelik tüketicilerin sinik tutumlarını ölçümlemektir. Ayrıca, tüketicilerin sinik tutumlarının; onların demografik özelliklerine, bu markalardan daha önce alışveriş yapıp yapmadıklarına ve reklamlarda vaat edildiği gibi ürünlerin indirimli olup olmadığına dair inanca göre farklılık gösterip göstermediğinin tespitidir. Araştırma için Bozoklu ve Ermeç (2020) tarafından Türkçe’ye çevrilmiş Tüketici Sinizmi Ölçeği (TSÖ) kullanılmıştır. Hazırlanan anket ile veriler çevrimiçi toplanmıştır. Araştırmada 169 kişiden toplanan datanın incelenmesi sonucunda; katılımcıların tamamı bu markaların müşterisi olsa da bu markalara yönelik sinik tutumlara sahip oldukları tespit edilmiştir. Katılımcıların bu sinik tutumları onların cinsiyetlerine göre farklılık göstermektedir. Ayrıca katılımcıların sıklıkla indirim günleri reklamı yapan markalara yönelik sinik tutumları onların bu markaların reklamlarında vaat ettikleri gibi ürünlerinin indirimli olup olmadığına dair inançlarına göre de farklılık göstermektedir. Sinik tutum kavramı yerli alanyazında üzerine az çalışılmış bir konu olması nedeni ile bu çalışmanın kendisinden sonra gelen çalışmalara bir zemin oluşturması umulmaktadır.


2021 ◽  
Vol 32 (47) ◽  
pp. 48-67
Author(s):  
Sertaç Timur DEMİR

Bu makalede bilim ve kurgu portreleri üzerinden bir tür “yaşanan gelecek” sorgulaması yapılmaktadır. Çalışmada teknolojinin engin dünyasına sosyal bilimlerin eleştirelliğiyle yaklaşan düşünürlerin izleri varsa da; bu teorik arkaplan, bu makalede teknolojinin çağcıl dönüşümü ve felsefi yansımaları gereğince yeniden mercek altına alınmaktadır. Hiç şüphesiz tüm küreyi etkisi altına alan ve birçok teknolojik deneyimi meşrulaştıran Covid-19 salgını, bu sorgulamayı doğru zamanlı bir girişim yapmaktadır. Nitekim uzay, zaman, savaş, makineler, robotlar, yapay zekâ, veri, gen, biyo-teknoloji, mikroplar, virüsler, beden, sağlık, ölüm/süzlük, hafıza, siber-dünya, otorite, otomasyon, mekân, iklim, demografi, taşıtlar ve aygıtlar gibi bilim ve kurgunun kadim temaları, bu salgının ellerinde biz modernleri izleyici olmaktan çıkarıp, ‘kendine tanık’ yapmıştır. Tam da bilim kurguda vücut bulan bu tanıklığa belli bir mesafeden bakan bu makalede, modern dünyanın gözünü karartıp girdiği loş tünelin görünümleri incelenmektedir. Bu amaçla bilimin kurguyla, bilim kurgunun gerçekle, gerçeğin gelecekle; araçların modern insanla ve felsefenin fütürizmle ilişkisi ele alınmaktadır.


2021 ◽  
Vol 12 (46) ◽  
pp. 29-45
Author(s):  
İpek ASLAN ◽  
Aşkın DEMİRAG ◽  
Erkut AKKARTAL

In this study, business intelligence concept and architecture were explained from data sources to reporting with many advantages provided to institutions in the first part. Then, both cloud computing technology with its service and deployment models and the characteristics of cloud computing experienced clarified in the second part of the study. The relationship between cloud computing and business intelligence and the concept arisen from this collaboration, cloud business intelligence, were represented with its benefits and obstacles experienced by companies using this technology in the third part. Four service providers as alternatives serving cloud business intelligence solutions were selected and the criteria were determined according to the needs of the company, that would like to use a cloud business intelligence software. After all the criteria are prioritized and the alternatives are determined, the best software was chosen by using the Analytic Hierarchical Process software, called Expert Choice.


2021 ◽  
Vol 12 (46) ◽  
pp. 68-82
Author(s):  
Sinem GÜDÜM

Dijital dünyada gün geçtikçe daha da fazla imaja dayandırılan tüketim, çalışma kapsamında mercek altına yatırılacak ve reklam kampanyalarında gözlemlenen ‘Selfie’ kullanımı ve sosyal medya sitelerinden Instagram’ın filtrelerime yönelik reklam örneklerine yer verilirken, viralleşmiş en başarılı ve öncü kampanya örnekleri, imaj yaratma ve narsizm çerçevesinde incelenecek; reklamın öz-tüketim ile ilişkisi “selfie” penceresinden mercek altına alınacaktır. Selfie ile imajlaşan bireyin tüketimde nasıl nesneler arasında yer aldığı sorgulanırken, konuya ilişkin kapsamlı literatür taramasının yanında tıklanma ile görülme sayıları yüksek olan ve sektöründe tanınan sosyal media analiz şirketlerince örnek gösterilen ‘özçekim-selfie’ konulu, ulusal ve uluslararası olmak üzere iki viral reklam kampanyası örneği üzerinde göstergebilimsel analiz yöntemi kullanılarak bir inceleme yapılmıştır.


2021 ◽  
Vol 12 (46) ◽  
pp. 12-28
Author(s):  
Hüseyin GÖKAL ◽  
Volkan CANTEMIR ◽  
Ahmet ADALIER

This study aims to conduct a descriptive analysis and evaluation of graduate theses regarding decision support systems carried out between 1989 and 2020 in Turkey. The qualitative research methodology was applied, the theses were analyzed through the descriptive content analysis technique. Forty-eight graduate studies accessible from the national thesis center database of YÖK were included in the analysis. The theses were coded according to the date of publication, university, institute, department, degree level, the academic title of the thesis supervisor, thesis language, research methodology, research sub-areas. Graduate studies on DSS have increased in the last 15 years, and 42 studies have been conducted in the last 15 years. Selçuk University ranks first with the most studies on DSS. Half of the studies were carried out in the Institute of Science, and most of the studies that were produced in the universities were master's theses. Most supervisors were "Prof. Dr." titled faculty members. Most of the theses were written in Turkish, and primarily experimental studies were conducted. The business administration department produced most of the theses on DSS. Business and environment studies were the primary disciplines that produced theses. These were carried out in 7 institutes and 26 different departments. The findings of this study will guide other researchers who are willing to work in the decision support systems field.


2021 ◽  
Vol 12 (46) ◽  
pp. 46-67
Author(s):  
Serkan BAYRAKCI ◽  
Haldun NARMANLIOĞLU
Keyword(s):  

Bu çalışmanın amacı Türkiye’deki üniversite öğrencilerinin ve mezunlarının dijital okuryazarlık düzeylerini ölçmektir. Bu çalışmada basit tesadüfi (rastgele) örnekleme yöntemiyle çevrim içi ortamda Dijital Okuryazarlık Ölçeği (DOYÖ) 1287 katılımcıya uygulanmıştır. Araştırma kapsamında üniversite öğrencileri ve mezunlarının dijital okuryazarlık puanları katılımcıların cinsiyetlerine, eğitim durumlarına, yaş gruplarına, ekonomik durumlarına, akıllı cihaz kullanmaya başlama dönemine ve dijital teknolojilerle ilgili gelişmeleri takip etme biçimlerine göre farklılık gösterip göstermedikleri incelenmiştir. Ayrıca bahsi geçen değişkenlerin bazılarıyla DOY puanları arasında anlamlı ilişki olup olmadığı incelenmiştir. Veriler Levene varyans homojenliği, bağımsız örneklem t-testi, tek yönlü varyans analizi, Brown-Forsythe testi, Pearson ilişki testi ve Cohen’s d etki büyüklüğü ve Post Hoc testi gibi çeşitli istatistiksel testler kullanılarak analiz edilmiştir. Bu araştırmada, erkek katılımcıların kadınlardan; lisans mezunlarının lisans öğrencilerden; 25-32 yaş arasındaki katılımcıların diğer yaşlardaki katılımcılardan; akıllı cihaz kullanmaya ilkokul ve öncesinde başlayanların üniversite ve sonrasında başlayanlardan; teknolojik gelişmeleri takip edenlerin etmeyenlerden daha yüksek dijital okuryazarlık puanına sahip olduğu sonucuna varılmıştır.


2021 ◽  
Vol 12 (45) ◽  
pp. 106-123
Author(s):  
Pelin CANBAY ◽  
Zübeyde DEMİRCİOĞLU

Endüstri 4.0 ile makinelerin birbiriyle haberleştiği bir sürece girmiş bulunmaktayız. Bu süreç, makinelerin otonom kararlar vereceği ve bu kararlar ile insanların hayatına önemli etkilerde bulunacağı Endüstri 5.0 döneminin de ilk adımlarını oluşturmaktadır. Endüstride meydana gelen bu gelişmelerin temelinde yapay zekâ algoritmaları ile birçok alanda elde edilen yüksek başarılar yer almaktadır. Geliştikçe başarısı ve karmaşıklığı artarken anlaşılabilirliği azalan yapay zekâ temelli sistemlerin insanları etkileyen önemli kararların alınmasında kullanılacak olması birçok şüpheyi de beraberinde getirmektedir. Bu şüpheler sadece son kullanıcı tarafında değil aynı zamanda sosyal ve ekonomik dönüşümlerle de ilgilidir. Endüstri 5.0’ın önündeki engellerin başında geliştirilmesi planlanan zeki topluluğa karşı toplumsal önyargılar bulunmaktadır. Bu sebeple, zeki ve otonom makinelerin ne tür etik ve ahlaki sorumlulukların bilincinde makineler olduğunun topluma açıklanabilir olması gerekmektedir. Bu çalışmada, hangi durumlarda yapay zekâ nın etik ve ahlaki değerlere sahip olması gerektiği ve bu değerleri ne şekilde öğrenebileceği araştırılmış, teknoloji ve sosyoloji bağlamında mevcut çalışmalar derlenerek zeki otonom sistemler için sağlam bir etik zeminin olası toplumsal ve teknolojik etkileri değerlendirilmiştir.


2021 ◽  
Vol 12 (45) ◽  
pp. 124-153
Author(s):  
Keziban TALAK

Covid-19, Mart 2020’den bu yana tüm dünyayı en üst düzeyde olumsuz etkileyen ve tüm yaşamı kuşatan, birkaç sektör dışında neredeyse tüm sektörlerde yıkıcı etki yapan büyük ve daha önce görülmemiş bir kriz durumudur. Söz konusu virüs doğrudan doğruya insan sağlığını tehdit ettiğinden, küresel çapta insan yaşamıyla ilgili olarak kurulan bütün sosyal ve ekonomik süreçlerin durmasına ve hem üretim hem de tüketim sistemlerinin çökmesine neden olmuştur. Bu durumun örgütsel sağlığı ve örgütsel performansı etkilememesi mümkün değildir. Bu bağlamda, örgütlerin, ellerindeki çeşitli enstrümanlarla müdahale ve önlemleri söz konusu olmaktadır. İşletmelerin tepe yönetimlerinin sahip olduğu kriz yönetimi anlayışı bu kapsamda yer almaktadır. Tepe yönetimlerinin müdahale ve önlemlerinin en net görülebildiği alanlardan biri de e-ticaret süreçlerine yönelik olarak yapılan örgütsel dönüşüm çabalarıdır. Kriz koşullarının neden olduğu makro değişiklikler bir yandan örgütün yapısında ve diğer yanda da iş yapma biçimlerinde önemli değişiklikler yapılmasını gerektirebilmektedir. Günümüzde ulaşılan teknolojik seviye ile iletişimin artık bir etkileşim olarak farklı bir formata geçiş yaptığı görülmektedir. Sadece örgütlerde değil, aynı zamanda devletler bazında, bireylerde ve dünyadaki tüm süreçlerde internete dayalı dönüşüm yaşanmaktadır. Bu teknolojinin ve yeni anlayışların, yeni yaşam tarzlarının dikkate alınarak örgütsel faaliyetlerin güncellenmesi bir zorunluluktur. Bu bağlamda e-ticaret tüm örgütler için bir yenilik, bir fırsat ve bir güncelleme anlamına gelmektedir. Bununla birlikte, örgütlerin kendi geleneksel süreçlerini terk ederek e-ticarete doğru yoğunlaşmaları ya da geleneksel faaliyetlerin yanına e-ticaret süreçlerini entegre etmeleri örgüt içinde çeşitli problemleri de beraberinde getirme riskini taşımaktadır. Eski ve geleneksel süreçlerin terk edilmesi kıdemli personelde bir tedirginlik ve hoşnutsuzluk kaynağına dönüşebilmektedir. Yeni iş akışlarının ortaya çıkması ile yeni vasıfların gerekliliği gündeme gelmektedir. Bununla birlikte örgüt daha nitelikli personel istihdamına yönelebilmektedir. Eski/kıdemli çalışanlara örgüt içi eğitimler verilse bile söz konusu çalışanların yeni vasıfları elde edememe riski önemli bir risk durumundadır. Bunlara ek olarak bazı departmanların ve pozisyonların kalıcı olarak ortadan kalkma ihtimali örgüt kamuoyu tarafından algılanabilmektedir. Bu çerçevede, örgütün geleneksel faaliyetlerden e-ticarete geçiş yapması, e-ticarete yönelik istekliliği ve yoğunlaşma düzeyi, çalışanlar arasında “yenilik ve belirsizlikten kaynaklı” huzursuzluk yaratma potansiyeli taşımaktadır. Söz konusu huzursuzluğun örgüt boyunca yayılması durumunda ise kurumsal huzursuzluk olgusundan söz etmek mümkün olacaktır. Bu durumda örgütsel bağlılığın azalması, örgütsel yapıya ve kurumsal markaya yönelik muhtemel hasarlar önemli bir risk olarak ortaya çıkmaktadır. Problemli alanlara üst yönetim tarafından yapılacak müdahalelerin etkili olmaması durumunda ise iç faktörler kaynaklı örgüt-içi kriz ortamı oluşması söz konusu olabilecektir. Bu çalışmanın temel amacı, örgütlerin tepe yönetiminin sahip olduğu kriz yönetimi anlayışının örgütsel süreçlerde ve özellikle de bir nihai hedef olan örgütsel güçlenme üzerinde etkili olup olmadığını analiz etmektir. Bu bağlamda, araştırma kapsamındaki başlıca bağımsız değişken olan “tepe yönetimin kriz yönetimi anlayışı” ile bağımlı değişken olarak belirlenen “örgütsel güçlenme” arasındaki ilişkiler incelenmektedir. Bu çalışmada kullanılan veriler bir ulusal zincirde franchise mağazalar olarak yer alan 133 işletmeden anket uygulaması yoluyla sağlanmıştır. Franchise zincirinin Türkiye Merkez ofisi “tepe yönetim” olarak ele alınmış ve franchise mağazalar da örgüt-içi birimler şeklinde düşünülmüştür. Araştırma modeline dayalı olarak çeşitli hipotezler test edilmiştir. Yapılan analizlerin sonucunda, tepe yönetimin kriz yönetimi anlayışının boyutları ile örgütsel güçlenme arasında anlamlı ve pozitif yönlü ilişkiler ortaya çıkmıştır. Diğer bir ifade ile, tepe yönetimin sahip olduğu kriz yönetimi anlayışının uzantısı olan yönetsel düzenlemeler ve uygulamalar örgütsel güçlenme üzerinde belirleyici olmaktadır.


2021 ◽  
Vol 12 (45) ◽  
pp. 29-44
Author(s):  
Sinan Kul ◽  
Mehmet Sinan BAŞAR

Bu çalışmanın amacı Açıköğretim Fakülteleri için gerçekleştirilen sınavlarda kullanılan kitapçıklardaki ders tekrarlarını azaltarak, toplamda üretilen farklı kitapçık sayısını düşürmektir. Bu şekilde baskı maliyetlerini ve işlem karmaşıklığını azaltarak işlem süresini ve bu süreçteki olası hataların azaltılması hedeflenmektedir. Kitapçıklara dersler tanımlanırken, derslere ilişkin sınavların hangi oturumlarda yapılacağı bilgisi ile öğrenci ders alma bilgisi kullanılmaktadır. Diğer taraftan herhangi bir öğrencinin tüm derslerinin bir kitapçıkta bulunması ve bir kitapçıkta en fazla 15 ders bulunması kısıtlarına uyulmaktadır. Kitapçıklara ders ataması probleminin çözümü için A* algoritması kullanılmıştır. İlk kitapçığa ilk ders ataması yapılırken öğrenci ders alma bilgisi kullanılmış ve en fazla öğrenci tarafından alınan ders ilk kitapçığa yerleştirilmiştir. Kitapçıkta yer alacak diğer tüm derslerin seçiminde ise seçilecek dersle birlikte kitapçıktaki derslerden başka dersi kalmayan öğrenci sayısının maksimum olması hedeflenmiştir. Çalışma öncesi durumda, üç oturumda gerçekleştirilen sınavlar için 1. oturumda 18, 2. Oturumda 18 ve 3. Oturumda 8 olmak üzere toplamda 44 adet farklı kitapçık bulunmaktadır. Çalışma sonucunda ise toplamda 24 tür kitapçık üretilmiştir. Tekrar eden ders sayısı artmasına rağmen kitapçık sayısı nerdeyse yarı yarıya azaltılabilmiştir.


Sign in / Sign up

Export Citation Format

Share Document