İnsanoğlu var olduğundan bu yana sürekli olarak doğal çevre ile etkileşim içerisinde olmuştur. İlk dönemlerde insanlar çevrenin bir parçası olan insan, daha sonra onu kirletir hale gelmiştir. Son zamanlarda çevreyle ilgili artan sorunları giderebilmek için sürdürülebilir kalkınma/gelişme adı altında birçok proje geliştirilmesine rağmen, çalışmaların yetersiz kaldığı gözlenmektedir. Bunun en önemli nedeni ise insan-doğa ilişkilerinin pazar mekanizması içerisinde düzenlenmesi, arazi kullanmada verimlilik-sosyal adalet-çevre korunması üçlüsündeki bilinen çelişkiyi doğurmasıdır. Örneğin, Türkiye’de kentsel alanları şekillendiren 3194 sayılı imar kanunu ile ortak amaçları olan 5393 sayılı Belediye Kanunu’nda, belediyelerin kentsel fiziki kalitenin yüksek değerlerde olmasına yönelik çalışmalar yapması gerektiği vurgulanmıştır. Bu kapsamda günümüzde yoğun gündem konusu olan kentsel dönüşümün vadettiği kentsel çevre ile mevcut olan sosyal-kültürel değişim karşılaştırılmalı olarak ele alınmıştır. Araştırma üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm, insan-çevre ilişkilerinin kısa bir tarihi, bu ilişkilerin geliştiği kavramsal çerçeveyi kapsamaktadır. İkinci bölümde, sosyolojik analizlerde ortaya çıkan, insan ve toplum üzerine çevre etmenlerinin etkisinin de vurgulanmaya başlamasını sağlayan geleneksel insan merkezli çevre anlayışından, doğa merkezli çevre anlayışına geçiş süreci üzerinde durulmuştur. Üçüncü bölümde ise, kamuoyunda çokça konuşulan kentsel dönüşüm projelerinin, çevreye duyarlı bir medeniyet inşası sürecinde, merkezi idare ve yerel idarelerin insanların en büyük tüketim mekânı olan kentsel alan yapılanmalarıyla birlikte ekonomik kalkınma modellerinde göz ardı edilen ve kayıp halka olarak tanımladığımız çevre ve toplum ilişkisi analiz edilmiştir. Böylelikle tüketim toplumlarında kentsel dönüşüm projelerinin yaratmış olduğu sosyal değişim süreci ortaya konularak, sağlıklı, uzun vadeli, başarılı sürdürülebilir bir çevre modelinin gelişmesi için gerekli olan faktörlerin kurumsal ve teorik alt yapısı oluşturulmuştur. A Sociological Analysis of the Urban Transformation Projects and the Perception of the Environment and Society in the Consumption Societies Since his creation, human beings have always been in interaction with the natural environment. This has been a direct result of the life activities as human being was a part of the ecosystem in the first ages. However, constantly increasing population, together with developing technology, has caused changes within the ecosystem. The mentioned fact which needs to be considered in the human and nature relations brings out the problem of how the nonrenewable and unenrichable soil and its complementary parts, namely air, water and plants will take form, or rather should be formed as balanced. Although numerous projects titled 'sustainable development’ have recently been developed to solve the grooving problems concerning the environment, these works are seen insufficient. The most important reason for this situation is the fact that the human-nature relations are organized within the marketing system and thus they lead to well-known contradiction regarding the trio of productivity, social justice and environmental protection in the use of land. For example; in Turkey, the Building Law Code 3194 and the Municipality Law Code 5393, both aiming to form the urban areas, emphasize that the municipalities have to work to upgrade the physical quality of the cities. In this regard, this study deals with the urban environment which 'the urban transformation project’ vows and the current socio-cultural change in comparison with each other. Moving from that point, the study has examined numerous studies, about the urban transformation and its environmental problems through a sociological point of view. By this study, the social transformation process created by the urban transformation projects in the consumption societies is presented.